Röportajımız
Röportaj : Seval Deniz KarahaliloÄŸlu
"Ülkeler ve insanlar oyuncaklarını kaybederse, özgürlüklerini de kaybederler” İşte, bu noktada bir dakika dur diyorsunuz. Bu yıl dördüncüsü düzenlenen “İzmir Kukla Günlerinde”, İzmir Fransız Kültür Merkezi’nde, “Bak Ne Kadar Kolay” kukla oyununun sonunda, kukla sanatçısı Mesut SarıoÄŸlu çocuklara aynen böyle diyor...
"Uçan Eller Kukla Evi" Tiyatro TopluluÄŸu
Bu kadar kolay mı yani? Bir ülkenin özgürlüÄŸünü kaybetmesi ya da çocukların bunu anlama olasılığı.
Ders 1 - Sakın çocukları hafife alma çünkü seni fena halde utandırabilirler.
Ders 2 - Çocukların neyi ne kadar bildiklerini asla tahmin edemezsin. GörünüÅŸe bakılırsa, ufaklıklar sözleri benden daha iyi kavramışlar. Yani, iÅŸte bu kadar kolay!
"Lüleburgaz’ın L’si dışında da tanınmasını istiyoruz. Bunun için “Uçan Eller Kukla Evi”ni kurduk” diyor gülerek Mesut SarıoÄŸlu. “Uçan Eller Kukla Evi”’nin kurucusu, yöneticisi, kukla oynatıcısı ve aşığı. Hobi olarak avukatlık yapıyor, iÅŸ olarak da kukla sanatçısı kimliÄŸi ile hayatını devam ettiriyor. Tercihleri ve öncelikleriyle hayata duruÅŸunu belirleyen bir sanatçı. Zaten İzmir Fransız Kültür Merkezi’nde sergilenen “Bak Ne Kadar Kolay” isimli kukla oyunun ardından çocuklara söyledikleriyle hemen dikkatleri çekiyor. Durum böyle olunca, İzmir Fransız Kültür Merkezi’nde yer alan Cafe Lacigale’de çaylarımızı yudumlarken sormadan edemedik.
SDK - Nereden çıktı bu kukla sevdası?
Mesut SarıoÄŸlu – Bundan altı yıl önce oyunun sonunda söylediÄŸim “Ülkeler ve insanlar oyuncaklarını kaybederlerse özgürlüklerini de kaybederler” sözünden yola çıkarak, “Uçan Eller Kukla Evi”’ni kurduk. Büyüklere tiyatro gösterileri yaparken 2004 yılında Bulgaristan’da Silistre’de düzenlenen Yan Bibiyan Kukla Festivali’nde bir kukla gösterisi izledik. Böylece çocuklara ve büyüklere kukla gösterisi yapmaya karar verdik. O festivale karagöz gölge oyunuyla gitmiÅŸtik. Orada bir hafta kaldık. Son altı yıldır aynı festivale sürekli olarak katılıyoruz. Orada Filibe Devlet Tiyatrosu’ndan yönetmen Leonard Mois Capone ve Dobriç Devlet Tiyatrosu’ndan yönetmen Petar Petkov ile tanıştık. Petar Petkov’un sahneye koyduÄŸu çok güzel bir oyununu izledik ve çok etkilendik. Beraber çalışmak için onu Türkiye’ye davet ettik. Geldi ve bir süre bizim misafirimiz olarak Lüleburgaz’da kaldı. SergilediÄŸimiz ilk oyun “Gün Işını” oldu. Alexsander Popescu’nun yazdığı, Petar Petkov’un yönettiÄŸi, kuklalarını Veselin Anev’in tasarladığı ve müziklerini Detelina Petkova’nın yaptığı “Gün Işını” hem büyükler hem de çocuklar tarafından çok sevildi.
SDK - Sahnede gördüÄŸümüz o çekici kuklaları kim yapıyor?
Mesut SarıoÄŸlu - Oyunumuzda kullandığımız kuklaları Veselin Anev yapıyor. Bulgar Sofya Üniversitesi’nde profesör olarak görev yapan bir yazar ve aynı zamanda yönetmen. Kendisini kuklalarımız tasarlaması ve yapması için Türkiye’ye davet ettik. Lüleburgaz’a geldi. Kuklaları yaptı. Ama bu o kadar basit bir süreç deÄŸil. Her oyunda, yönetmen ve kukla tasarımcısıyla, oyuncular birlikte iki ay boyunca çalışıyor. Bu süre içinde, hem kukla tasarımı gerçekleÅŸiyor hem de kuklaların oyuncular tarafından nasıl oynatılacağı öÄŸretiliyor. Proje bitiminde Veselin Anev ülkesine geri dönüyor. Åžu ana kadar sekiz ayrı oyun sahneye koyduk ve bu oyunlarda sekiz farklı teknik kullandık. Åžimdi yeni sahneleyeceÄŸimiz oyunda dokuzuncu tekniÄŸi öÄŸrenmeye çalışıyoruz. Bunlar sopalı kukla, ipli kukla, el kuklası, improvize kukla, parmak kuklası, marionet, alttan yönetilen sopalı kukla ve uzak doÄŸunun kukla modeli. Her oyunda farklı bir model seçerek o model üzerinde çalışıyoruz. Bu nedenler her proje bizim için yeni bir okul niteliÄŸi taşıyor.
SDK - İmprovize Kukla tekniği derken neyi kastediyorsunuz?
Mesut SarıoÄŸlu - Yaratıcılığın ön plana çıktığı bir teknik bu. Sahnedeki nesneleri belli yardımcılarla kuklalara çeviriyoruz. Bunlar gündelik hayatta kullandığımız sıradan nesneler. Yaratıcılığı ve yeteneÄŸi kullanarak bu basit nesneleri farklı amaçlarla kullanıyoruz. Mesela bir yün yumağı kediye, bir ÅŸapka köpeÄŸe, bir ÅŸiÅŸ sivrisineÄŸe, sineklik bir horoza, baston bir eÅŸeÄŸe kolaylıkla dönüÅŸebilir. Örnek olarak, bir mandal bir göz yardımıyla horoz olabilir. Burada amacımız çocuklara etraflarında gördükleri basit nesnelerin kuklaya dönüÅŸebileceÄŸini göstermek. Bu noktada çocukların düÅŸ gücünden yararlanıyoruz.
SDK - Çocuklarla yönelik ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?
Mesut SarıoÄŸlu - Biz kuklaları çocuklarla birlikte yapıyoruz. Bunlar demonte kuklalar. Yani çocukların parçaları birleÅŸtirerek kendi kuklalarını kolaylıkla yapabilecekleri çalışmalar. DediÄŸim gibi bunları yaparken çocukların hayal gücünden faydalanıyoruz. Rahatız ama dikkatliyiz. Çocuk psikolojisi konusunda çok iyi eÄŸitim almış bir ekiple çalışıyoruz. Bu kukla yapım atölyesi sadece çocuklara açık çünkü kukla yapımının çocuklar tarafından öÄŸrenilmesi ve geleceÄŸe taşınması gerektiÄŸine inanıyoruz. YaÅŸadığımız kasabayı bu ülkenin çocuk baÅŸkenti olsun istiyoruz. Bunun için uluslar arası bir kukla festivali düzenliyoruz.
SDK - Neden böyle bir kukla festivali düzenleme gereÄŸi duydunuz?
Mesut SarıoÄŸlu - “Çocuklarla düÅŸler ölmesin diye geleceÄŸe düÅŸler ve oyuncaklar bırakmak için çalışıyoruz” ve bu festivali bu nedenle düzenliyoruz. Son üç yıllık süre içinde Balkanlarda ve Türkiye’de 40’a yakın uluslar arası festivale katıldık. Bu festivallerin sanatçıları zenginleÅŸtirdiÄŸine ve sanatçıların görüÅŸ ufkunu geniÅŸlettiÄŸine inanıyoruz. Yeni iÅŸler görmek adına festivallere katılmak çok önemli. Biz de bir uluslar arası kukla festivali düzenliyoruz. Bu yıl üçüncüsü düzenlenen “Trakya Uluslar arası Kukla Festivali”, 1 ve 5 Nisan tarihleri arasında beÅŸ ayrı kentte Edirne, TekirdaÄŸ, Kırklareli, Çorlu ve Lüleburgaz’da eÅŸ zamanlı olarak gerçekleÅŸtirilecek. Festivale Rusya, Ukrayna, Fransa, İspanya, Çek Cumhuriyeti, Bulgaristan ve Türkiye olmak üzere yedi ülke ve 13 topluluk katılıyor. Türkiye’den Semaver Kumpanya ve Tempo gibi eski ve köklü topluluklar geliyor. Toplam 80 gösteri yapılacak. Bu bölgesel bir festival. Kuklaları Trakya bölgesindeki her kasaba ve her kente taşımayı hedefliyoruz.
SDK - Kukla oyunlarınızı nerde sergiliyorsunuz?
Mesut SarıoÄŸlu - Sadece kukla oyunlarının sahnelendiÄŸi özel bir kukla tiyatromuz var: Bir apartmanın alt katından bozduk ama kukla için çok ideal bir salon oldu. “Uçan Eller Kukla Evi Sahnesi” 75 kiÅŸilik küçük bir salon ama özellikle kukla oyunlarına yönelik bir sahne olması önemli.
SDK - Oyunların konularını nasıl belirliyorsunuz?
Mesut SarıoÄŸlu - Bize bir yıl içinde ona yakın proje geliyor. Onların içersinden iki tanesini seçiyoruz. Oyunları iki dönem halinde sergiliyoruz.. Yılın ilk ve son altı ayı her iki öyküyü ayrı ayrı çalışıyoruz. Gelen projeleri eleyerek, çocuklarımızın diline uyan, sade, öyküsü saÄŸlam olanları tercih ediyoruz.. “Bak Ne kadar Kolay” isimli oyunu seçmemizin nedeni çocuk gözünden doÄŸaya bakmayı çalışması oldu. Oyundaki Mirko karakteri doÄŸayla önce çatışan sonra barışan bir çocuk. Bu oyunları sahnelerken didaktik bir dil kullanmamaya özen gösteriyoruz. Tercihimiz bu yönde. Bu özgün bir öykü.
SDK - “Bak Ne Kadar Kolay” oyununun bir mesajı var mı?
Mesut SarıoÄŸlu - Oyunun mesajı çok basit. “Sana yapılmasını istemediÄŸin ÅŸeyi baÅŸkalarına yapma”. Hayatın aslında anahtarı bu kadar kolay. Oyunun adı da buradan geliyor. “Bak Ne Kadar Kolay”. Bu oyun aynı zamanda, çocukların doÄŸada kendilerine ait alanları nasıl keÅŸfettiklerini de gösteriyor.
SDK - SahnelediÄŸiniz oyunlar sadece çocuklara yönelik çalışmalar mı?
Mesut SarıoÄŸlu - İlk oyunumuz “Gün Işını” büyükler tarafından daha çok beÄŸenildi. Küçük bir fare ile porselen bir bebeÄŸin arkadaÅŸlığını anlatan yüzyıllık bir Romanya masalı. Üç ülke, üç kültür, bir oyun projesi kapsamında sahnelenen bir oyundu. Bulgar yönetmen Petar Petkov, Türk oyuncular ve Romen yazar Alexsander Popescu tarafından sahneye kondu. Oyunlarımızın çoÄŸunda çocuklara yönelik öyküler seçerek çocuklar için tiyatro yapmaya çalışıyoruz. Çocuk tiyatrosunu önemsiyoruz. Çünkü çocuklar çok önemli.
SDK - Yüzyıllık Romanya masalı deyince, oyunlarınızda efsanelerden, halk söylencelerinden, destanlardan da yararlanıyor musunuz?
Mesut SarıoÄŸlu - Evet ilk projemiz özel bir çalışmaydı ama bunun dışında masallar, efsanelerden ve destanlardan pek faydalanmıyoruz. Aslında biz kendi öykülerimizi arıyoruz. Artık Türk öykülerinden, masallarından yola çıkarak bir ÅŸeyler yapmayı istiyoruz. Gelecek yıl gerçekleÅŸtirmeyi istediÄŸimiz bir proje bu. Bu sefer böyle bir projeyi birlikte çalıştığımız ekibe gönderdik, masalları inceliyorlar. Onların içinden birini seçip bize geri dönecekler.
SDK - Biraz önce, bizim için çocuklar çok önemli demiÅŸtiniz. Oyundaki çocukların öykünün geliÅŸimine baÄŸlı olarak gösterdiÄŸi anlık tepkiler, oyunu sahnelerken oyuncuları nasıl etkiliyor?
Mesut SarıoÄŸlu - Tiyatro yapanlar için çocuk çok önemli bir ölçüt. Çocuk hemen tepki veriyor. Oyunu sevdiyse bunu hemen gösterir. EÄŸer oyunla ilgili bir problemi varsa, oyunu sevmediyse hiç çekinmeden söyler. Büyükler gibi deÄŸiller. Sizi aldatmıyorlar. Büyükler kibarlık olsun diye kanmış gibi yapıyorlar ama çocukları asla kandıramazsınız. Çocuklar çok dürüstler. Çocuk Tiyatrosunda yaptığınız iÅŸin karşılığını hemen alıyorsunuz. Oyunun bitiminde sizi alkışlamaları, dışarıda konuÅŸmaları gerekmiyor. Oyun sırasında sizinle direk temasa geçiyorlar. Oyunu sevdilerse oyuna katılırlar, oyuna sonuna kadar sımsıkı sarılır, koltuÄŸa yapışır kalırlar, onları koltuktan hareket ettiremezsiniz. Sevmedilerse, ne yaparsanız yapın, onlara ne teklif ederseniz edin asla kanmıyorlar ve yüksek sesle “ben bunu sevmedim” diyorlar. İzlediÄŸimiz bazı kötü iÅŸlerde bu tür tepkilere rastladık. Mesela oyun kötüyse bağırırlar, çağırırlar, koltukta rahatsız biçimde kıpırdanırlar, sahnedekine laf atarlar. Oyunun sonunda alkışlamazlar. Ne yaparsanız yapın alkışlamazlar. Çıkarlar giderler. Çocuk seyirci çok önemli bir ölçüttür. Yaptığınız iÅŸin temiz olup olmadığı, ona seslenip seslenmediÄŸine anında tepki verirler. Mesela sahnelediÄŸimiz bu oyunda öykünün kahramanı olan küçük Mirko’yu örümceÄŸe saldırırken alkışlarla destekliyorlar. Bazen örümcek onlar için ürkütücü bir hal alıyor. O zaman reaksiyon veriyorlar. İlk oyunumuz “Gün Işını”nı sahnelerken başımızdan geçen bir hikayeyi anlatmak istiyorum. Oyunda ayağı kırık bir balerin ve bir fare var. ArkadaÅŸ olmaya çalışıyorlar. Balerin hareket edemiyor. Fare onun ayağını tamir etmek için bir sürü yol denedikten sonra sonunda balerinin ayağını yapıştırmaya karar veriyor. Ve bir tutkal kutusu kaldırıp getiriyor ama tutkal kurumuÅŸ. GözyaÅŸları ile tutkalı sulandırıp balerinin ayağını yapıştıracak. Farenin o sırada “Eyvah tutkal kurumuÅŸ ÅŸimdi ne yapacağız” dediÄŸi öykünün çok dramatik bir noktasına sıra gelince, iÅŸte tam o anda, salondan bir ses yükseldi. “Anneeee çantanda tutkal yok mu? Verelim. Onlar arkadaÅŸlığına devam etsin” dedi bir çocuk. MuhteÅŸem bir andı. Bundan daha iyi bir tepki hatırlamıyorum. Ama “Gün Işını” öyle bir oyundu.
SDK - Oyunun sonunda çocuklar gelip kuklalarla tanışmak istiyorlar deÄŸil mi?
Mesut SarıoÄŸlu - Oyunun sonunda, çocuklarla kuklaları tanıştırıyoruz. Kuklaları okÅŸuyorlar, onlarla konuÅŸuyorlar. Çocuklarla sohbet ediyoruz. Oyunun konusu hakkında konuÅŸuyoruz. Biz oyuncular deÄŸil, kuklalar konuÅŸuyor. Bir seferinde arkadaÅŸ kuklayı tutuyor ama kendi kuklası olmadığı için konuÅŸamıyor. Kuklayı oynatan arkadaşımız da sahne arkasına geçmiÅŸ. Çocuk birden “ama bu konuÅŸmuyor” diye bağırmaya baÅŸladı. Yani onlar için asıl olan kuklalarla konuÅŸmak. Bizimle oyuncularla deÄŸil, kuklalarla sohbet etmeyi seviyorlar. Adını, ne yaptığını, oyunu nasıl bulduÄŸunu, oyundaki hangi karakterleri sevdiklerini ya da neden sevmediklerini öÄŸreniyoruz. Bu bilgiler bizi yönlendirmesi, kendimizi geliÅŸtirmek adına çok güzel bir çalışma. Buna baÄŸlı olarak sonraki adımlarımızı doÄŸru atalım ve bir adım daha ileri gidelim istiyoruz. Çocuklar kendi adlarına hiçbir ÅŸeyi kendilerine saklamıyorlar, sakınmıyorlar, inandıkları ÅŸeyi söylüyorlar. Bizim ekibin oyundan sonra yaptığı bir çalışma var. Çünkü her oyuncu ayrı bir çocuk grubu ile konuÅŸuyor. Daha sonra bir araya gelir “bugün çocuklardan nasıl tepki aldık” diye alınan tepkileri, ilginç sözleri mutlaka aramızda konuÅŸur, tartışırız.
SDK - Önümüzdeki yıl sahnelemeyi planladığınız her hangi bir öykü var mı?
Mesut SarıoÄŸlu - Gelecek yıl programımızda büyüklere yönelik kukla oyunlarına da yer vereceÄŸiz. Asıl hedefimiz “Sevdalı Bulut”’u sahnelemek. Kuklayla anlatılması çok zor bir öykü ama üzerinde çalışıyoruz. Sözsüz büyüklere bir “Sevdalı Bulut” projemiz olabilir diye düÅŸünüyoruz. Bir projemiz daha var. Önümüzdeki yıl sahneleyeceÄŸiz. Artık o seçildi. “Sonsuz Devinim” diye bir çalışma. İnsanın varoluÅŸunu anlatan ve sorgulayan sadece büyüklere yönelik bir kukla gösterisi bu. Gelecek yılın programı içinde yetiÅŸkinleri de kukla gösterilerine bekliyoruz.
"Ülkeler ve insanlar oyuncaklarını kaybederse, özgürlüklerini de kaybederler” diyor Mesut SarıoÄŸlu. Bu nedenle çocuklar, düÅŸler ve kuklalar çok önemli. Sahip çıkmalı ve sevmeli. Çocukluk hayallerini ve düÅŸlerini her daim diri tutmak isteyenler için Trakya Uluslar arası Kukla Festivalinin tarihlerini bire kez daha hatırlatalım istedik.
"4. İzmir Kukla Günleri”’ne katılan “Uçan Eller Kukla Evi”’nin düzenlediÄŸi “Trakya Uluslar arası Kukla Festivali” 1 ve 5 Nisan tarihleri arasında gerçekleÅŸtirilecek.